Başta İstanbul olmak üzere, caddeleri ve sokakları ile hâlâ Osmanlı kokan hangi şehre giderseniz gidin yolların kıyılarında irili ufaklı kavukları ile sizden dua bekler gibi duran mezar taşlarına sahip uçsuz bucaksız mezarlıklar görürsünüz. Şehir ve hayatla iç içe geçmiş olan bu mezar taşları İstanbul’a büyülü bir hava katarken insanlığa da kim bilir neler neler fısıldamaktadır.
Ünlü Fransız yazar ve gezgin Gerard de Nerval, defalarca geldiği İstanbul’da, mezarlıklar için şöyle demektedir:
“Boğazda son derece güzel ve serin bir yerdeyiz. Buranın bir mezarlık olduğunu söylememe gerek yok sanırım. İstanbul’un bütün güzel yerleri, gezilecek ve zevk alınacak sahaları mezarlıklardır.“
Osmanlı Mezarlıkları, her bakanın rahatlıkla görebileceği konumlarıyla, çevrelerinde yaşayan tüm insanlara bu dünyanın geçiciliğini, kalınacak asıl yurdun buralar olmadığını fısıldamaktadırlar. Osmanlı toplumunda hayat ölümle o kadar iç içedir ki, kişiler evlerinin önlerindeki bahçelerine, ya da her gün gittikleri camilerinin bir köşesine bile gömülebilmektedirler.
Osmanlı Mezar Taşları o kadar özellikli ve sanatlıdır ki, bu mezarlıkları birer açık hava müzesi olarak görebiliriz. Osmanlı Mezar Taşları’nın baş kısmından üzerlerindeki desenlere kadar birçok işaret o mezarlarda yatanlar hakkında bizlere bilgiler vermektedir.
Bir mezarda yatan kişinin mesleğini, başlığı yanında, taşın üzerindeki bir takım işaretlerden de anlamak mümkündür. Mesela bir denizci mezar taşında çapa, hatta gemi direği ve yelken bezi bir kâtibinkinde hokka ve kalem görebilirsiniz.
Kırım Harbi sırasında Miss Julie Pardoe yeniden neşredilen eserinde, Büyükdere’ye demirlemiş olan müttefik İngiliz Donanması gemilerindeki subayların, etrafın sakin olmasını fırsat bilerek pazar günleri Karacaahmet Mezarlığı’na gittiklerini, oradan abidevi mezar taşlarından beğendiklerini arabalara yükletip gemilerine taşıdıklarını anlatmaktadır.
İngiliz Donanması gemilerindeki denizcilerin Osmanlı mezar taşlarının bu muhteşem ustalık ve sanatına hayran kalarak bazılarını gizlice söküp ülkelerine götürmeleri dünyada eşi benzeri olmayan bu zenginliğimizin karşılaştığı tek yağma değildir. Zamanımıza dek uzanan büyük ihmaller ve korkunç tahripler sonucunda bu eserlerin bir çoğu bugün kaybetmiş bulunmaktayız. Son zamanlarda artan tarihi ve sanatsal faaliyetler sayesinde bu alanda koruma ve iyileştirme çabalarının yaygınlaşması ümit verici bir gelişme olarak görülmektedir. Bu bağlamda İstanbul’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın tespit ettiği 300’ün üzerindeki Denizci Mezar Taşları da koruma altına alınmıştır.
Denizci Mezar Taşları’ndaki önemli hususlardan biri genellikle mezar taşı üzerinde kişinin denizci olduğuna dair bir işaret, sembol veya motif bulunmasıdır. Bunlar gemi direği, yelken bezi, urgan, halat, gemi çapası, Osmanlı denizcilik arması gibi şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra kırık gemi direği tasvirleri, kabir sahibinin ölümü yani bu dünyadaki hayatının bitmiş olması ile ilgilidir. Bu arada bazı gemici lahitleri de vardır ki aynen gemiye benzetilmişlerdir. Bunların etraflarını boydan boya halatlar ve gemi zincirleri çevrelemektedir.
Denizci Mezar Taşları’nın en yoğun olduğu yerler, Osmanlı’nın en namlı denizcileri olan Kılıç Ali Paşa, Barbaros Hayrettin Paşa, Piyale Paşa, Lala Mustafa Paşa’ların metfun bulundukları hazire civarlarıdır.
Denizci Mezar Taşları bazen aile sofası olarak (Eyüp-Tunuslu Hayreddin Paşa Aile Sofası), bazen de tek başlarına genel mezarlıklar içinde yer almaktadırlar.
Denizci Mezar Taşları Kitabelerinden Örnekler:
Hüve’l-Bâkī
Server-i deryâ şeref-bahş-i donanmâ-yı şerîf
Revnak-efzâ-yı vezâret dürr-i bî-hemtâ ferîd
Şâhbâz-ı evc-i ulyâ şehsuvâr-ı nâmdâr
Kahramân tayyâr-ı sânî fenn-i deryâda vahîd
Şîr-i meydân-ı şecâat bir vezîr-i ercümend
Ol Nasûh-zâde Ali Paşâ-yı deryâ-dil reşîd
Dîn [ü]devlet hizmetinde nakd-i ömrîn bezl idüb
Buldu unvân-ı vezâretle zihî fevz-i mezîd
Lenger-endâz-ı ikāmet Sâkız önünde iken
Keştîsîn tezvîr ile âteşleyüb Rûm-i pelîd
Kâmrân el-hakk kemâl üz[r]e cihânda ölmeden
Destine sundu ecel sâkīsi câm-i nâ-ümîd
Yazdı târîhin Fürûğî hem dahî ol-demde kim
Cân virüb oldu Ali Paşâ gemisiyle şehîd
Sene 1237 Şevval fî gurre (21.06.1822 Cuma)
Nûri Dede
Denizci Çeşme Kitabelerinden Örnekler:
Kapudan-ı Derya çeşmelerinden oluşan denizcilerin vakfettikleri çeşmelerin çoğunda ise o devirlerin kadırga ve kalyonlarının kıç aynalıkları muhteşem birer sanat eseri olarak taşa işlenmiştir.
Vâlî-i Bahr-ı Sefîd pir kerem
Yapdı limâna bu zîba çeşmeyi
Akdı bir tarih-i ra’nâ hâmeden
Nesl-i Ahmed’den Şerif bin Şerif
Âb-ı â’lâ tarh-ı vâlâ pek zarîf
Gelsin îçsin teşnegâh mâ-ı latîf
1289 (1872-73)
__________
Sâhibu’l hayrât Kapudan Süleymân Paşa
Ayn-ı ihsân ü kerem kulzüm bî ka’r-ı himem
Kapudan olalı bahrına o zât-ı ekrem
Görücek ana dahi menba’-ı ihsândan
Kevser-i lutf ü gınâ bahşile sîrâb etsün
Zâtıdır bahr-ı ata bu eltâf-ı …im
Bermekiyyü’ş-şiyem ol dâver-i dânâ vü kerîm
Kî kilâ’ eyledi inşâd gehî mâ’-i na’îm
Etti bu çeşmeyi icra’ ile cûdîn ta’mîm
Anı da ‘âlem-i Ukbâ ’da Hudâvend-i ’alîm
KAYNAK: Bilinmiyor
Bir cevap yazın